Korku, gerilim dolu bir senaryoda bizi kimi zaman olduğumuz, kimi zamansa olmak istediğimiz kişiden uzaklaştıran ve bu sayede hayallerimize kilit vuran bir yönetmendir. Doğuştan sahip olduğumuz iki temel korku vardır: Yükseklik korkusu ve yüksek ses korkusu. Diğer tüm korku türleri ise bizlerin yarattığı zihinsel illüzyonlardan ibarettir. Bu nedenle, hayatın size yaşattıkları karşısında korkusuz olmayı denemekten ziyade korkularınızla yüzleşmeye cesaret etmeyi denemelisiniz. Korkularınızın altında yatan ve sizi yanılgıya uğratan kör noktalarınızı ancak bu şekilde açığa çıkarabilirsiniz.
Hepinizin, geçmişte veya şu anda, atmaya hazırlandığı tüm adımlarda şüpheyle yaklaştığı, başarısızlık kurgusuna dayalı o senaryoyu 25 yıl boyunca ben de yaşadım. İnsanların benden bekledikleri, kendilerine özgü ‘’başarı’’ tarifini uygulayabilmek adına yıllarca başarısızlık korkusuna yenik düştüm. Öyle ya da böyle bir tarif tutturdum, fakat bu hiçbir zaman benim tarifim olmadı ve sonunda beni tatmin etmeyen bir lezzetin karşısında yorgun düştüm. Aynı tarifi uygulamaktan vazgeçtiğimde ise hayat bana cesaretin ne demek olduğunu öğretti.
Bu hayatta neleri çok arzuluyorsunuz da onlar için o ilk adımı atacak cesaretiniz yok, bir düşünün! Cesaretinize ket vuran korkularınızla karşı karşıya gelmeye ne kadar isteklisiniz? Korkularınızla yaşamayı öğrenseydiniz hayatınızda neler daha farklı olurdu? Eğer, sırf siz buna cesaret edemiyorsunuz diye, o adımı sizin yerinize bir başkasının atmasını bekliyorsanız, korkularınıza hayatınızın en iyi yönetmeni oskarını vermeyi esirgemiyorsunuz demektir.
Çoğu zaman hayallerimiz uğruna çıktığımız yolda kusursuz bir şekilde ilerleme kaydetmek isteriz. Aksi halde başlamak pek de doğru görünmez ya da kimi zaman destek vermelerini bir beklenti haline getirdiğimiz insanlara hayalimizi anlatırız, fakat insanlar kendi değer yargılarından geçirdikleri bu hayalleri hiç çekinmeden çamura bularlar ve sonunda korkunun kanatları altında tutsak kalırız. İşte tam da bu anda hayal kırıklığı ile yüzleşiriz. Hem de henüz tek bir adım bile atmamışken…
Her ne olursa olsun hayallerinizin peşinden gitme kararını verdiğinizde size olacakları anlatayım; öncelikle korkunun esiri altında bir senaryo kurgulayacaksınız, olası tüm olumsuzlukları gözünüzün önüne getirerek kim ne diyecek, insanlar nasıl tepki verecek, yalnız kalacak mıyım, beni destekleyecekler mi gibi birçok soruya cevap arayışı içinde olacaksınız. Kararınızı çevrenizdeki insanlarla paylaştığınızda ise beklenen gerçekleşecek ve büyük ihtimalle olumsuz nitelikli birçok tepki alacaksınız. Sizi vazgeçirmek uğruna kimileri gerçekçi olmanız yönünde sizi iknaya zorlayacak, kimileri ise hayalinizin imkansız olduğunu ya da onu gerçekleştirebilmeniz için yeterli olmadığınızı ve önünüzde hayat koşullarına bağlı aşılması pek mümkün görünmeyen engellerin olduğunu size hatırlatmayı deneyecek. Bir süre sonra bu tür insanlardan uzaklaşmak isteyeceksiniz. Günlerce kendinize güvenmek konusunda şüphe yaşayacak ve sonunda sizinle aynı kararı alan başka insanlarla bir araya gelmeye başlayacaksınız.
Şunu aklınızdan hiç çıkarmayın; hayaliniz beklediğiniz hızda gerçekleşmeyebilir, bu nedenle bu süreçte sabırlı olmayı öğreneceksiniz. Bir süre kendinizi savunmasız hissetseniz de kendinize olan inancınız artacak ve başardığınızı gördüğünüzde, yaşadığınız tarifsiz mutluluğun eşliğinde ‘’Ben neden bu kadar uzun süre bekledim ki?’’ diye soracaksınız kendinize. Ardından hayat size cesaretin ne demek olduğunu anlatacak ve bir masal gibi dinleyeceksiniz tüm hikâyeyi.
Demem o ki; cesaret etmekten korktuğunuz sürece sizi hayallerinize kavuşturacak bir hikâyeniz asla olmayacaktır. Unutmayın; kimse size bunun kolay olacağını söylemedi. Kolay olsaydı, herkes yapardı.